Seydiler,İlimiz Kastamonu’nun tarihi kadar çok eski bir yerleşim yeri olduğu sanılmaktadır.(M.Ö.) 1300 yıllarında Etiler’in hakimiyetine geçtiği,(M.S.) 1309 yılına kadar çeşitli devletlerin egemenliğine girdiği ve bu tarihten sonra da Küre ve İnebolu ile beraber Candaroğulları Beyliği sınırları içersine alınması ile Seydiler’in de Candaroğulları Beyliği toprakları içersinde kaldığı değişik kaynaklardan öğrenilmiştir. (Kaynak:Kastamonu İl Yıllığı)
Seydilerin kuruluş tarihi,Seyyid-i Zülfikar Camii minaresinin Miladi 1112 yılında yapıldığı gözönüne alındığında en az 890 yıllık bir geçmişi olduğu bilinmektedir. Cumhuriyet Döneminden önce Seydiler’in yerleşim yeri olarak “İpek Yolu”olarak tabir edilen yol üzerinde bulunması nedeniyle Çayır Mahallesinde bulunan Seyyid-i Zülfikar Cami yanında kervansaraylar,deve hanları,hamamlar inşa edilmiştir. Kapaklı Pınar mevkiinde (Kaysan)çok eski tarihleri yansıtan hamam ve hanların mevcut olduğu görülmüş olup, yapılacak kazılarda geçmişe ait daha ayrıntılı ve somut bilgilerin elde edilebileceği umulmaktadır. Zaten bölgemizin değişik yerlerinde yapılan defini kazılarından elde edilen bilgiler,Seydiler İlçesinin çok eski bir yerleşim yeri olduğunu teyid etmektedir. Karayolu taşımacılığı ilerleyip deniz yolu taşımacılığı duraklayınca, İnebolu Limanı önemini yitirmiş, İpek Yolu da önemini kaybetmiştir.
Burada inşa edilen kervansaraylar,deve hanları ve hamamlar zamanla kullanılmadığından yıpranarak yıkılmıştır.Hanlar,hamamlar ve kervansarayların cami ile beraber yapıldığı sanılmaktadır.
Seydiler’in isminin de bu camiye adını veren,türbesi de ilçe merkezinde bulunan Seyyid-i Zülfikar isimli zattan geldiği rivayet edilmektedir. Kurtuluş Savaşı’nda eli silah tutanların cephede olduğu sıralarda İnebolu’ya çıkarılan silah ve cephanelerin Kastamonu üzerinden Ankara’ya ulaştırılmasında yaşlı erkeklerle kadınlarımızın da olağanüstü çalışmaları olmuş,tarihe geçmişlerdir. Bu tarihe malolan kadınlarımızdan biri de Seydiler’li Şehit Şerife Bacıdır. Şerife Bacı 1921 yılının çetin kış şartlarının hüküm sürdüğü Şubat ayında sırtında çocuğu,önünde kağnısı ile İnebolu’dan Kastamonu’ya cephane taşırken, Kastamonu Kışlası önüne kadar gelmiş,mermileri ve çocuğu korumak uğruna donarak şehit olmuştur.
Seydiler Belediye Başkanlığı Cumhuriyetimizin 50.yılında (1973) belediye binası önüne Şehit Şerife Bacının Rölyefini yaptırmış,ana caddeye de adını vererek Şerife Bacının ismini ölümsüzleştirmiştir. Şerife Bacı hem Seydiler’in hem Kastamonu halkının ve hem de Türk Milletinin kalbindeki yerini almıştır.
Atatürk 23 Ağustos 1925 tarihinde Kastamonu’da Şapka İnkılabını gerçekleştirdikten sonra 25 Ağustos günü İnebolu’ya geçerken Seydiler’e uğrayarak bir bardak ayran içmiş,Seydileri ve bütün Seydiler’lileri onurlandırmıştır.
Her yıl 25 Ağustos günü Seydiler’de törenler yapılarak Atatürk’ün ilçeye gelişi kutlanır.
Aynı gün Seydiler Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ile Kızılay Şubesince yapılan sünnet düğünü geleneksel hale gelmiştir.
Cumhuriyet öncesi İnebolu İlçesine bağlı olan Seydiler,1926 yılında Küre’nin ilçe oluşu ile buraya bağlanmıştır.04.08.1944 tarih ve 4642 sayılı kanunla ilçe olan Devrekani’ye bağlanarak uzun süre bucak statüsünde idare edilmiştir. 1967 yılında belediye teşkilatı kurulan Seydiler,20.05.1990 gün ve 3644 sayılı kanunla ilçe olmuş ve 08.051991 tarihinde ilçe kaymakamı Osman TAŞTAN’nın göreve başlamasıyla Kastamonu İlinin 19. ilçesi olarak faaliyate geçmiştir.
SEYDİLER’İN KURTULUŞ SAVAŞINDAKİ YERİ
Tüm Anadolu insanı gibi Seydiler halkı da Osmanlı döneminde birçok savaşa katımış Ve pek çok şehit vermiştir .Kurtuluş Savaş’ında en çok şehit veren illerimizden biri Kastamonudur.Seydiler halkı da Kurtuluş Savaşı sırasında kadını ve erkeği ile savaşmış,hemen hemen her köyden şehitler vermiş,gazilerini baştacı etmiş,unutulmaz kahramanlıklar göstermiştir.Erkekleri cephede çarpışan Seydiler’li kadınlar İnebolu’dan Ankara’ya cephane sevkinde görev almış,kağnı arabaları ile genç ihtiyar demeden çalışmışlardır.
Bunlardan Karabattı (Karabahtının Reşide) ile Şehit Şerife Bacı binlerce kahraman kadınlarımızın birer sembolüdür.Hele Şerife Bacının öyküsü tarihe geçmiştir.
ŞERİFE BACININ ÖYKÜSÜ
1921 yılında deniz yoluyla İnebolu’ya gelen cephanelerin,karadan cephede savaşan askerlere ulaştırılması gerekiyordu.Bu görevi çevredeki yaşlı erkekler ve kadınlarımız üstlenmişti.1921 yılının Şubat ayında,soğuk, tipili bir günde erkenden İnebolu’da cephaneler arabalara yüklendi ve yola çıkarıldı.Kağnı kafilesinin sonunda,sırtına sardığı çocuğu ile Şerife Bacı da bu sefere çıkmıştı.Seydiler’in Satı Köyü’nden olan Şerife Bacı kafileyi izliyor, onlarla beraber cephaneyi bir an önce varacağı yere ulaştırmaya gayret ediyordu.
Hava iyice kararmıştı.Kar biraz fazlalaştı.,tipiye dönüştü.Şerife Bacı kağnıdaki çephaneyi çocuğunun yorganı ile iyice örttü. Çocuğunu mermi sandıkları arasına gizleyerek üzerini kapattı. Tipi o kadar fazlalaşmıştı ki, ilerleyemez oldular. Durmak ölümdü.Cephede askerler cephane bekliyorlardı.
Şerife Bacı elinin,ayağının uyuşmaya başladığını hissediyordu. Durmadan ilerlemeye çalışıyordu.Kastamonu Kışlası önüne vardığında donmuştu.Sabaha karşı Kastamonu’nun kapısı sayılan kışlada,kule nöbetçileri,alaca beyaz karanlıkta belli belirsiz bir kağnı gördüler.Kimdi bu gelen ve ne zaman kara saplanmıştı? Hemen haberdar edilen Osman Bey,Devrekanili Cemil ve Beşiktaşlı Rıfat Çavuşları gönderdi.Kağnının yanına ulaşan Cemil ve Rıfat Çavuş dehşetle ürperdiler.Kağnının arkasında bir kadın vardı. Genç bir kadın.Cephanenin üstüne örttüğü yorganı kucaklamak ister gibiydi.Ama çoktan donmuş kaskatı kesilmişti.Kucaklayıp karlar üzerine yatırdılar.Bu sırada bir ses,bir hırıltı. Kulaklarına inanamadılar. Ses ve hırıltı yorganın altından geliyordu.Hemen yorganı kaldırdılar. Bir kundak bebeğiydi oradaki. Bebeği ve kadını kışlaya götürdüler.Genç kadının hüviyeti tesbit edilerek köyü olan Seydiler’e gönderilerek burada toprağa verildi.Bebek ise (kız çocuğu) kışlaya yakın bir eve gönderildi. 1970’li yıllarda yapılan araştırma sonucu kızın Eskişehir’de ikamet ettiği ili ilgili bilgiler elde edilmesine rağmen kendisine ulaşılamadı. Günümüzde Şehit Şerife Bacının Mezar yerinin tesbit edilememesine rağmen O, Seydiler’lilerin ve bütün Türk halkının gönlünde yatmaktadır.Şehit Şerife Bacı,Milli Mücadelede mermi taşıyanTürk kadınını temsil eden bir semboldür.Seydiler’liler bu kahraman Türk anasını unutmayıp Cumhuriyetin 50.yılında Belediye binası önüne Atatürk anıtı yanına Rölyefini yaptırdılar.1984 yılında ülkemizde yılın annesi seçildi.Aynı yıl Seydiler,de açılan Kütüphaneye Şehit Şerife Bacı Halk Kütüphanesi adı verildi.
ATATÜRK SEYDİLER’DE
Atatürk Milli Mücadelede bu kadar çok hizmeti geçen ve çok şehit veren Kastamonuyu ;23 Ağustos 1925’te Şapka İnkılabını yaparak ödüllendirmiş ve ilk şapkayı burada giymiştir.25 Ağustos 1925’te Seydiler’e gelmiş, burada Ata’ya ve beraberindekilere ayran ikram edilmiştir.Her yıl 25 Ağustos’ta Seydiler’de törenler yapılır.Ata’nın ilk geliş yıldönümü çeşitli etkinliklerle kutlanır.Aynı gün 1988 yılından bu tarafa sünnet şöleni düzenlenir.
ŞEHİT BACI DESTANI
Öykülerin çok acı kahraman Şehit Bacı
Ne yaptın da kazandın bu başındaki tacı.
Türk Kurtuluş Savaşı yapıldığı sıralarda
Erin savaşıyordu ileri siperlerde.
1921 soğuk bir kış gününde
Düşman direniyordu Türk Ordusu önünde.
Cepheden haber geldi:Cephanemiz bitiyor,
Taşıdığın asil kan seni işe itiyor.
Koştun öküzlerini girdin kağnı yoluna,
Yükledin mermileri,düştün cephe yoluna.
Dondurucu soğukta tipili bir kar vardı,
Mermiler ıslanacak,tasası seni sardı.
Cephaneyle yavrunu,yün yorganına sardın,
Kastamonu Kışlasına cansız olarak vardın.
Cemil ve Rıfat Çavuş kışladan koşturuldu,
Kağnıyı kucaklayan donmuş ölün bulundu.
Yorganın mermilerle yavrunu koruyordu,
Üvendire elinde,cesedin duruyordu.
Haber tez ulaştı Seydiler köylüsüne,
Koşup kanat gerdi Seydiler ölüsüne.
Yavrunu kucakladılar,seni toprakladılar,
Seksenbir yıl geçti hala unutmadılar.
Nene Hatun soyundan,Kara Fatma koyundan,
Sende yürüdün gittin onların tek yolundan.
Kadını sen olunca erkeği nasıl olur,
Bu ulusun önünde düşman perişan olur.
Milletin unutmadı bacılar bacısını,
Yüreğinden atmadı acılar acısını.
Bir mezarlık, toprağın elli dönüm olacak,
Üstüne sana göre bir anıt konulacak.
Ellibeş metreye dek anıtın yükselecek,
Dünyalar var oldukça destanın söylenecek.
Kemal TEKİN
Emekli Öğretmen